ANAHTAR KELİMELER: tedbir, afet yönetimi, yapılaşma
GİRİŞ
Deprem
riskleriyle gelen ancak gerekli kontrol mekanizması sağlandığı takdirde hasarı
aza indirebileceğimiz, aksi durumda ortaya çıkan sonuçlar insanların ihmalinden kaynaklı bir doğal beşeri afettir. Kontrol mekanizmasında yol gösterici
kaynak bilimden başka bir şey değildir. Bina içindeki sabitleme sisteminden
zemin yapısı tespitine afet yönetimi aşamalarından sismik izolatör
teknolojisine kadar her adım bilimi rehber edinmekten geçer. Ülkemiz fay
hatları üzerinde bulunan konumu neticesiyle deprem ülkesi olma özelliğini
taşımaktadır. Yer ve zaman bilinirliğinden uzak bu afeti sindirmesi gereken
ülkelerin başında gelmekteyiz. Sindirmenin altında yatan ögelere bilinçlenme ve
bilinçlendirme, yol haritası belirleme, aktif bir çalışma sistemi oluşturma
kavramlarını dahil edebiliriz. En küçüğünden en büyüğüne bir deprem eğitimi
çalışması bilinçlenme açısından faydalı olacaktır. Aynı şekilde bir kentleşme
politikası belirlemek daha sistemli ve planlı bir yol izlemek için büyük bir katkı sağlayacaktır. Önlemler bireysel
ve toplumsal olmak üzere çok fazladır.
Herhangi bir ekonomik ya da başka bir gerekçe ile tedbirden vazgeçmek insan
canını hiçe saymaktır. Yakın zamanda yaşadığımız 6 Şubat depremleri 2023 hususunda
herkes kendine düşen dersi almalıdır.
SORU1:Deprem riski dersimiz kapsamında risk, tehlike, etkilenebilirlik ve maruz kalma kavramları üzerinde duruldu. Tehlikenin deprem dalgalarının getirdiği ivmesel büyüklükle ilgili olduğunu, etkilenebilirliğin jeolojik yapı, binasal özellikler, fay hattı üzerinde yerleşim gibi birçok ana nedenlerden kaynaklandığını ve maruz kalma halinin alınan hasarla orantılı olduğunu öğrendik. Yakın zamanda -6 Şubat’ta-ülkemizde yaşanan ve 11 ilimizin etkilendiği büyük depremi öğrendiğimiz bu kavramlar üzerinden nasıl açıklayabiliriz?
CEVAP1: 6 Şubat gece saat 04.17’de ülkemizin 11 şehrini (Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Elazığ ve Şanlıurfa) etkileyen büyük bir depremle sarsıldık. Yaşanılan depremi öğrendiğimiz kavramlar yönünden incelemeye başlayacak olursak ilk olarak tehlikeyle başlamalıyız. 6 Şubat depremi büyüklük, şiddet ve depremin gerçekleşme şekli olarak” istisnai deprem” olma özelliğine sahip. Çünkü 9 saat arayla birincisi 7.8, ikincisi 7.5 olmak üzere iki büyük deprem yaşandı. Şiddet için kullanılan ölçeğe göre ise 9 şiddetine denk geliyordu. Ayrıca doğrultu atımlı gerçekleşerek tehlike boyutunu en üst sıralara taşıdı.
CEVAP2: Afet yönetimi başlı başına sistemleştirilmesi ve üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken önemli bir konudur. Afet yönetimini sistemleştirdiğimizde deprem güvenliği 7 adıma indirgenebilir. Deprem güvenliği deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası olarak üç bölümdür. Deprem öncesinde alanı güvence altına almak, güvende olmayı planlamak, malzemeyi düzenlemek ve mali sıkıntıyı en aza indirgemek şeklinde 4 adım mevcuttur. Deprem anında ise çök-kapan-tutun ve güvenliği arttırın haliyle 2 adım bulunmaktadır. Son adım ise yeniden hayata bağlanın ve iyileştirmeyle geri yüklenimdir.
CEVAP3: Bir yapı yapılırken dayanıklı olması için düşey ve yanal yüklere göre çeşitli hesaplar yapılır. Binanın ayakta kalabilmesi açısından bu hesaplar büyük bir önem arz etmektedir. Binayı sağlam tutan yapı elemanları kolon, kiriş, döşeme vb.dir. Bunlarının kendi içlerinde ve bir bütün olarak dengede olması esastır. Yapı elemanları üzerine taşıyamayacakları kadar büyük yükler yüklemek deprem anında hasarları beraberinde getirir. Hasarı alan ilk yer kirişler olup ardından kolonlar çatlamaya başlar. Depremin süresine ve şiddetine bağlı olarak da yanal yer değiştirmeler sonucu bina çöker. Yanal yer değiştirme dışında farklı göçme mekanizmaları mevcuttur. Çekiçleme, sıyrılma, sıvılaşma, kısa kolon, zımbalama vb. etkiler bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ülkemizde yaşanan depremde de yıkılan ve hasar alan binalarda saydığımız bu çeşitli bina yıkılma nedenlerini somut bir şekilde gördük. Bu durum bir kere daha ne yapılabilir sorusunu akıllara getirdi.
SORU4: ‘Deprem değil ihmal öldürür’ sözü bir atasözü sayılacak kıvama geldi. Bu sözdeki ihmalin yegane sebebini oluşturan unsur da hiç şüphesiz binaların dayanıklılık seviyesi. Yukarıda binaların neden yıkıldığı üzerinde durduk. Ülkemizde betonarme sisteminin aktif olduğunu belirttik. Peki bu sisteme bir alternatif olabilir mi? Varsa bunların avantaj/dezavantajları nelerdir?
CEVAP4: Türkiye binalaşmasını beton üzerinden yürüten bir ülke. Beton ile yükselen binalar tabi ki sağlam olabilir. Sağlam binaları gördüğümüz gibi ufak bir sallanmada yerle bir olan binaları da görmekteyiz. Bunun en önemli sebebi malzemeden çalma adı altında binayı yapmakla sorumlu olan insanların vicdanlarını elinin tersiyle bir köşeye itmeleridir. Buna örneği Japonya’dan verecek olursak nüfusunun bizden daha fazla olması ve ülke yüz ölçümünün bizden daha küçük olması dolayısıyla yüksek katlı gökdelenlerle karşılaşmaktayız. İnşaat sektörünü dikkate alan Japonya binalarda yeterli çelik kullanımının önemini anlamış durumda. Ülkemizin de bu önemi en kısa zamanda kavramasını diliyorum.
SORU5: Depremde maddi ve manevi kaybın az ya da fazla olması biz insanların depremi ne ölçüde anlayıp bu doğrultuda hareket ettiğine bağlıdır. Depremde birçok farklı şekilde hasarlarla karşılaşmaktayız. Peki bu hasarların belirleyicileri nelerdir? Hasarları en aza indirmek ne ölçüde bizlerin elindedir?
CEVAP5: Deprem oluşumu ve her
türlü sonucuyla ele alınması gereken çok
boyutlu bir meseledir. Oluşumu doğal yollarla olduğundan biz insanların bu
konuda yapacağı pek bir şey yoktur. Yeri genel olarak belirli ve zamanı belirsiz olan bir afet jeofizik tehlike karşısında yapılacak ilk ve en önemli şey hazırlıklı olmaktır. Depremin yer ve
zaman dışındaki ve hasar belirleyici özelliklerinden biri büyüklüğüdür. Deprem
büyüklüğü enerjiseldir. Diğer bir hasar belirleyicisi uzaklıktır. Depremin
oluştuğu merkeze olan mesafe alınacak hasarı yakından etkiler. Bunu bir örnekle
açıklayalım. Kahramanmaraş ilimizin kendine ait bir fay hattı mevcuttur. İstanbul’da
ise durum bundan farklıdır. Fay hattı 10-15 km uzaktadır ve İstanbul’a ait
değildir. Uzaklık kavramı üzerinden bakacak olursak İstanbul’u bu konuda daha
şanslı olanlar kategorisine dahil edebiliriz. Diğer bir hasar kontrolcüsü
olarak kabul gören ise zemin yapısıdır. Çünkü zemin şiddeti az ya da çok
hissettirme gücüne sahiptir. Zemin incelenmesinde kullanılan yöntem Vs30
değerinin tespit edilmesidir. Zeminin sağlamlık ve dayanıklılığının bir
göstergesidir. Vs30 değerinin yüksek olması zeminin bina yapmaya daha uygun
olduğu konusunda fikir verir. Depremi doğru insanların ağzından dinleyip bu
alanda yapılan araştırma ve sonuçları göz ardı etmezsek hasarı en aza indirme
noktasında büyük yol katetebileceğimize inanıyorum.
SORU6: Depremlerde tedbirin ne kadar önemli olduğu alınabilecek kayıpları ne ölçüde en aza indirebileceği hususunda araştırmalar, yazılar ve konuşmalar objektif haliyle elimizde bulunmaktadır. Türkiye’de deprem gerçeğini göz önüne alırsak o bilincin henüz yer etmediğini de görmekteyiz. Bu sebepten dolayı maalesef deprem anında yaralanmalar ve can kayıplarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Böyle bir ortamda yardımımıza hastanelerimiz yetişiyor. Peki ülkemizdeki hastanelerin depreme hazırlık konusundaki mevcut durumu nedir?
CEVAP6: Hastaneler hem günlük hayatımızda hem de bir afet durumunda başvuracağımız başlıca yapılardan bir tanesi. Bu sebepten ötürü hastane binalarının depreme karşı dayanıklı ve kullanışlı olması son derece önem arz etmektedir. Bu öneme yönelik uygulanmakta olan temel prensip sismik izolatörlerdir. Binaların taşıyıcı sistemlerindeki hasarları minimize ediyor. Ayrıca binaların içindeki yapısal olmayan eleman dediğimiz tesisat sistemine gelecek etkiyi azalttığı için onların fonksiyonlarının devam etmesini sağlıyor. Ülkemizde kullanımı yaklaşık 10 yıldır devam etmektedir. 2013 yılından itibaren bazı bölgelerde kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Dünyanın en büyük izolatörlü hastanesi özelliğini taşıyan da Adana Şehir Hastanesi’dir.
Ülkemizde yaşanan depremde yıkılan hastaneler ile bir kere daha denetimsizliğin mevcut olduğunu gördük. Yıkılan hastane sebebiyle başka bir hastaneye sevk edilme durumu acı gerçeği gözler önüne serdi. Oysa gerekli uyarılar yapılıp hastaneyi sağlamlaştırma gerekirse yenileme talepleri bir kenara itilmeseydi şu an bunları konuşmamış olurduk.
Hastanelerde
Deprem Riskinin Azaltılması dersi kapsamında her hafta depremle ilgili
sorularımızı oluşturup bunlara yanıtlar aradık. Final ödevimi tüm bu haftaların
bir toplamı olarak dizayn ettim. Ödevimi soru bazlı inceleyecek ve son bir
bakış atacak olursam şunları söyleyebilirim:
İlk
sorumda risk faktörü üzerinde durdum. Yaşanan 6 Şubat depremi üzerinden de açıklayarak
tehlike, etkilenebilirlik ve maruz kalma kavramlarını sağlamlaştırdım. İkinci
sorumda depremi öncesi, anı ve sonrası olarak aşamasal haliyle yazıya döktüm.
Afet yönetiminin önemi üzerinde durdum. Üçüncü soruda bina hasar ve
yıkımlarının sebepleri üzerine bir bakış attım. Dördüncü soruda betonarme
sisteminin baskın geldiği ülkemizde başka ne tarz bir yapıya başvurulabileceği,
bunların artısı ve eksisinin neler olduğunu anlattım. Beşinci sorumda hasar
faktörlerinin neler olduğunu sorgulayarak son soruya geldim. Son sorumda da dersin de adında da geçen ve okuduğum
bölümle ilgili olan hastanelerin depreme karşı ne gibi önlemler aldığı ve
bunların ne derece yeterli olduğu sorusunu yöneltip yanıtladım.
Sonuç olarak deprem bir gerçek ve bu gerçeğe en doğru haliyle entegre olmak biz insanların sorumluluğunda.
No comments:
Post a Comment